skip to Main Content
Menü

ENGELLİ DOSTU İSKENDER EFENDİ KONAĞI…

İskender Efendi Konağı’nda engelliler unutulmamış…

Geçen hafta Bursa’daydık. En son 26 sene önce gördüğüm Bursa, yılların hışmına uğrayan her şehir gibi elbette çok değişmişti. Ancak sanki diğer şehirlere göre biraz daha şanslıydı, en azından tarihi dokusuna çok fazla dokunulmamıştı. Bir gün içerisinde ne kadar görebildiysem elbette…

Ülkemizde şehirler gün geçtikçe birbirine benziyor. Bir kasabanın ya da şehrin sokaklarının dokusu, yapı tarzları, tarihi binaları o şehrin karekterini gösterir. Tarih boyu orada yaşanan mücadelelerin izleridir bu dokular. Dünyada birçok ülkeyi gezdim ama bizim ülkemizdeki gibi, şehrin eski kültürel dokusunu bozup yerine modern binaların dikildiği başka hiçbir yere rastlamadım.

Yeniliğe karşı değilim, tabi ki modern bir çevrede yaşamak istiyoruz hepimiz. Ama bunun için geleneklerimizin, tarihimizin izlerini taşıyan her dokuyu yıkıp dökmek gerekmiyor.

Geleneksel sokaklarımız, çarşılarımız yıkılıyor, bunların yerine yapılan AVM’lerin içlerinde nostalji sokakları oluşturuluyor. Dev çınarlarımız kesiliyor, özellikle Akdeniz bölgesinde yüzlerce ağacın yok edilerek yapıldığı oteller tarafından parsellenmiş bütün sahillerimiz. Otellerin içlerini süsledikleri birkaç ağaç ile “Doğa ile iç içe” gibi reklamlar ile satışları yapılıyor. Aynı büyük şehirlerde yok edilen ormanların yerini alan siteler gibi. Bu örnekler saymakla bitmez, insanın içi sızlıyor her gün bir tane daha ormanın ya da ancak artık eski filmlerde görebildiğimiz tarihi dokuların kayboluşunu izlerken…

Biz dönelim tekrar Bursa gezimize. Sürekli yaşadığım iki şehir, İstanbul ve Antalya. Hızla ilerleyen AVM ve Residence çılgınlığı… Eski küçük çarşılardan eser yok. Her taraf süslü betonlarla kaplı.

Bursa biraz daha şanslı kalmış sanki, diğer şehirlere bakıldığı zaman. Her şeyden önce çok bakımlı ve temiz bir şehir. Ve en önemlisi birçok yerde eski dokulara dokunulmadan yenilikler yapılmış. Örneğin Ulu Cami’nin yanındaki Havlucular Çarşısı da denilen tarihi çarşı restore edilmiş ama çarşının içerisinde dolaşırken ya da kapılardan çıktığınız avlularda aynı tarihi dokuyu hissetmek mümkün.

Gelelim bir bedensel engelli vatandaşın gözüyle görünen Bursa’ya. Birçok şehrimize göre daha duyarlı yaklaşılmış. Genelde bu tarz eski çarşılarda dolaşmak zordur tekerlekli sandalye ile. Ama ana caddelerdeki kaldırımlar oldukça geniş ve düzgün rampalara sahip. Özellikle Ulu Cami ile hanların ve çarşıların kesiştiği ortak meydanı, ana caddeye bağlayan merdivenlerin yanlarında eğimi standartlara uygun olarak yapılmış uzun rampalar var tekerlekli sandalye ile tek başınıza yardımsız çıkabileceğiniz. Bizler için çok önemli bir detay bu.

Bursa şehrindeyiz, İskender Kebap yemeden olur mu?

Botanik bahçesinin içinde 1850’lerde İskender efsanesinin yaratıcısı İskender Efendinin torunu olan Yavuz İskenderoğlu’nun işlettiği restorana gittik. Tadı damağımızda kalan iskenderimizi yedikten sonra tarihi bir müze haline getirilmiş İskender Efendi Konağı’nı gezdik.

İki taraftan merdivenler ile çıkılan konağı görünce geri çekildim, eski bir bina idi ve elbette yukarı çıkartılmam çok zordu. İşte o sırada Yavuz Bey yanımıza gelerek merdivenin başındaki engelli platformunu gösterdi ve beni yukarı çıkardılar. Her odasında ayrı bir tarih kokusu olan konağı gezdikten sonra engellileri de düşünerek bu hizmeti verdiği için kendisine teşekkür ederek oradan ayrıldık.

Bir gün yolunuz Bursa’ya düşerse İskender Efendi Konağı’nı mutlaka ziyaret edin. 

Bu duyarlı davranış umarım bütün işletmelere örnek olur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back To Top
Ara